Tıkla Sende Sitene Ekle


   
  HALİS DİN ALLAH'INDIR
  Kur'an da şefaat (aracılık)
 
Bismillahirrahmanirrahim

bakara 48
وَاتَّقُوا يَوْماً لاَّ تَجْزِي نَفْسٌ عَن نَّفْسٍ شَيْئاً وَلاَ يُقْبَلُ مِنْهَا شَفَاعَةٌ وَلاَ يُؤْخَذُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلاَ هُمْ يُنصَرُونَ 
Vetteku yevmel la teczi nefsün an nefsin şey'ev ve la yukbelü minha şefaatüv ve la yü'hazü minha adlüv ve la hüm yünsarun 

Ve öyle bir günden korunun ki, kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden şefaat da kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım da yapılmaz. 

nisa 85
مَّن يَشْفَعْ شَفَاعَةً حَسَنَةً يَكُن لَّهُ نَصِيبٌ مِّنْهَا وَمَن يَشْفَعْ شَفَاعَةً سَيِّئَةً يَكُن لَّهُ كِفْلٌ مِّنْهَا وَكَانَ اللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ مُّقِيتًا 
Mey yeşfa'şefaaten hasenetey yekül lehu nesiybüm minha ve mey yeşfa'şefaaten seyyietey yekül lehu kiflüm minha ve kanellahü ala külli şey'im mükiyta 

Kim güzel bir işte aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir şeyde aracılık yaparsa, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah her şeyi gözetip karşılığını verir
 
meryem 87 لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَنِ عَهْدًا 
La yemlikuneş şefaate illa menttehaze inder rahmani ahda 

Rahman katında söz almış olandan başkaları şefaat imkânı bulamazlar. 

 taha 109 يَوْمَئِذٍ لَّا تَنفَعُ الشَّفَاعَةُ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَنُ وَرَضِيَ لَهُ قَوْلًا Yevmeizil la tenfeuş şefaatü illa men ezine lehür rahmanü ve radiye lehu kavla 

O gün şefaat yarar sağlamaz. Ancak Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimse müstesna... 

sebe 23
وَلَا تَنفَعُ الشَّفَاعَةُ عِندَهُ إِلَّا لِمَنْ أَذِنَ لَهُ حَتَّى إِذَا فُزِّعَ عَن قُلُوبِهِمْ قَالُوا مَاذَا قَالَ رَبُّكُمْ قَالُوا الْحَقَّ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ 
Ve la tenfeuş şefaatü indehu illa li men ezine leh hatta iza füzzia an kulubihim kalu ma za kale rabbüküm kalül hakk ve hüvel aliyyül kebir 

Allah'ın huzurunda şefaat da fayda vermez. Ancak izin verdiği kimseninki müstesna. Nihayet kalblerinden dehşet giderildiği zaman «Rabbiniz ne buyurdu?» derler. (Şefaat sahipleri de): «Hakkı söyledi» derler. O, her şeyden yüksek ve büyüktür.

 yasin 23 أَأَتَّخِذُ مِن دُونِهِ آلِهَةً إِن يُرِدْنِ الرَّحْمَن بِضُرٍّ لاَّ تُغْنِ عَنِّي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا وَلاَ يُنقِذُونِ 
E ettehizü min dunihi aliheten iy yüridnir rahmanü bi durril la tuğni anni şefaatühüm şey'ev ve la yünkizun 

O’nu bırakıp da başka ilâhlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar.” 

zümer 43
أَمِ اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ شُفَعَاء قُلْ أَوَلَوْ كَانُوا لَا يَمْلِكُونَ شَيْئًا وَلَا يَعْقِلُونَ 
Emittehazu min dunillahi şüfea' kul e ve lev kanu la yemlikune şey'ev ve la ya'kilun 

Yoksa Allah'tan başka şefaatçılar mı edindiler? De ki: "Onlar hiçbir şeye sahip olmayan/hiçbir şeye gücü yetmeyen, aklını da işletmeyen varlıklar olsalar da mı?" 

zümer 44
قُل لِّلَّهِ الشَّفَاعَةُ جَمِيعًا لَّهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ 
Kul lillahiş şefaatü cemia lehu mülküs semavati vel ard sümme ileyhi türceun 

De ki: «Bütün şefaat Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz.» 

zuhruf 86
وَلَا يَمْلِكُ الَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَن شَهِدَ بِالْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ Ve la yemliküllezine yed'une min dunihiş şefaate illa men şehide bil hakki ve hüm ya'lemun 

Onların Allah'ı bırakıp da tapdıkları putlar şefaat hakkına sahip değillerdir. Ancak bilenler hakka şahitlik edenler şefâat edebilir.
 
necm 26 وَكَم مِّن مَّلَكٍ فِي السَّمَاوَاتِ لَا تُغْنِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا إِلَّا مِن بَعْدِ أَن يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَن يَشَاء وَيَرْضَى Ve kem mim melekin fis semavati la tuğni şefaatuhum şey'en illa mim ba'di ey ye'zenellahu li mey yeşau ve yerda
 
Çünkü, göklerde ne kadar çok melek olsa da, onların şefaati (hiç kimseye) en ufak bir fayda sağlamayacaktır; meğer ki Allah dilediği ve razı olduğu kimse için (şefaat) izni vermiş olsun. 

bakara 123
وَاتَّقُوا يَوْماً لاَّ تَجْزِي نَفْسٌ عَن نَّفْسٍ شَيْئاً وَلاَ يُقْبَلُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلاَ تَنفَعُهَا شَفَاعَةٌ وَلاَ هُمْ يُنصَرُونَ Vetteku yevmel la teczi nefsün an nefsin şey'ev ve la yukbelü minha adlüv ve la tenfeuha şefatüv ve la hüm yünsarun
 
Kimsenin kimse yerine bir şey ödemeyeceği, kimseden fidye kabul edilmeyeceği, şefaatin hiç kimseye yarar sağlamayacağı ve onların hiç bir yardım göremeyecekleri o günden korkun.
 
bakara 254 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَنفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لاَّ بَيْعٌ فِيهِ وَلاَ خُلَّةٌ وَلاَ شَفَاعَةٌ وَالْكَافِرُونَ هُمُ الظَّالِمُونَ 
Ya eyyühellezine amenu enfiku mimma rezaknaküm min kabli ey ye'tiye yevmül la bey'un fihi ve la hulletüv ve la şefaah, vel kafirune hümüz zalimun 

Ey iman edenler! Alış-verişin, dostluğun, şefaatin olmadığı o gün gelmeden önce size verdiğimiz rızktan infak edip dağıtın. Küfre sapanlar zalimlerin ta kendileridir

 bakara 255 اللّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ 
Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum, la te'huzühu sinetüv vela nevm, lehu ma fis semavati ve ma fil ard, men zellezi yeşfeu indehu illa bi iznih, ya'lemü ma beyne eydihim ve ma halfehüm, ve al yühiytune bi şey'im min ilmihi illa bi ma şa', vesia kürsiyyühüs semavati vel ard, ve la yeudühu hifzuhüma, ve hüvel aliyyül aziym

 Allah'tan başka ilâh yok. Hayy'dır O, sürekli diridir; Kayyûm'dur O, kudretin kaynağıdır. Ne gaflet yaklaşır O'na ne kendinden geçme ne de uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnız O'nun dur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadıkça, kim şefaat edebilir! O, insanların önden gönderdiklerini de bilir, arkada bıraktıklarını da!... İnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat kendisinin dilediği dışında, hiç bir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri çepeçevre kuşatmıştır. Göklerin ve yerin korunması O'na hiç de zor gelmez. Aliy'dir O, yüceliği sınırsızdır; Azîm'dir O, büyüklüğü sınırsızdır.
 
enam 51 وَأَنذِرْ بِهِ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَن يُحْشَرُوا إِلَى رَبِّهِمْ لَيْسَ لَهُم مِّن دُونِهِ وَلِيٌّ وَلاَ شَفِيعٌ لَّعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ 
Ve enzir bihillezine yehafune ey yuhşeru ila rabbihim leyse lehüm min dunihi veliyyüv ve la şefiul leallehüm yettekun

 Rablerinin huzurunda haşredileceklerinden korkanları, o vahiy ile uyar ki korunabilsinler. Onların O'ndan başka ne bir dostu vardır ne de şefaatçısı.

 enam 70 وَذَرِ الَّذِينَ اتَّخَذُوا دِينَهُمْ لَعِبًا وَلَهْوًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَذَكِّرْ بِهِ أَن تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْ لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ اللّهِ وَلِيٌّ وَلاَ شَفِيعٌ وَإِن تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لاَّ يُؤْخَذْ مِنْهَا أُوْلَـئِكَ الَّذِينَ أُبْسِلُوا بِمَا كَسَبُوا لَهُمْ شَرَابٌ مِّنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ 
Ve zerillezinettehazu dinehüm leibev ve lehvev ve ğarrathümül hayatüd dünya ve zekkir bihi en tübsele nefsüm bima kesebet leyse leha min dunillahi veliyyüv ve la şefiy' ve in ta'dil külle adlil la yü'haz minha ülaikellezine übsilu bima kesebu lehüm şerabüm min hamimiv ve azabün elimüm bima kanu yekfürun 

Dinlerini oyun ve eğlence haline getirmiş, dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak da o Kur'an ile şunu hatırlat: Bir kişi, kendi elinin üretip kazandığına teslim edilirse onun, Allah dışında ne bir dostu kalır ne de şefaatçısı. Her türlü fidyeyi verse de ondan kabul edilmez. İşte bunlar, kazandıklarına teslim edilmişlerdir. Nankörlük ettiklerinden ötürü onlar için kaynar sudan bir içki ve korkunç bir azap vardır.
 
enam 94 وَلَقَدْ جِئْتُمُونَا فُرَادَى كَمَا خَلَقْنَاكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَتَرَكْتُم مَّا خَوَّلْنَاكُمْ وَرَاء ظُهُورِكُمْ وَمَا نَرَى مَعَكُمْ شُفَعَاءكُمُ الَّذِينَ زَعَمْتُمْ أَنَّهُمْ فِيكُمْ شُرَكَاء لَقَد تَّقَطَّعَ بَيْنَكُمْ وَضَلَّ عَنكُم مَّا كُنتُمْ تَزْعُمُونَ 
Ve le kad ci'tümuna furada kema halaknaküm evvele merrativ ve teraktüm ma havvelnaküm verae zuhuriküm ve ma nera meaküm şüfeaekümüllezine zeamtüm ennehüm fiküm şüraka' le kad tekattaa beyneküm ve dalle anküm ma küntüm tez'umun 

Bugün, sizi ilk defa yarattığımız zamanki gibi yapayalnız huzurumuza geldiniz, size verdiğimiz herşeyi arkanızda bıraktınız. Allah'ın size göre ortağı olduklarını iddia ederek yardımlarına, şefaatlarına güvendiğiniz ortakları yanınızda görmüyoruz. Aranızdaki bütün bağlar artık kesilmiş, güvendiklerinizin hepsi kaybolup gitmiştir. 

araf 53
هَلْ يَنظُرُونَ إِلاَّ تَأْوِيلَهُ يَوْمَ يَأْتِي تَأْوِيلُهُ يَقُولُ الَّذِينَ نَسُوهُ مِن قَبْلُ قَدْ جَاءتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ فَهَل لَّنَا مِن شُفَعَاء فَيَشْفَعُوا لَنَا أَوْ نُرَدُّ فَنَعْمَلَ غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ قَدْ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُوا يَفْتَرُونَ 
Hel yenzurune illa te'vileh yevme ye'ti te'vilühu yekulüllezine nesuhü min kablü kad caet rusülü rabbina bil hakk fe hel lena min şüfeae fe yeşfeu lena ev nüraddü fe na'mele ğayrallezi künna na'mel kad hasiru enfüsehüm ve dalle anhüm ma kanu yefterun 

Onun yalnız tevilini gözetirler. Onun teveli geldiği gün, daha önce onu unutanlar şöyle derler: "İnan olsun, Rabbimizin resulleri gerçeği getirmişler. Acaba bizim için şefaatçılar var mı ki, bize şefaat etsinler; yahut daha önce yaptıklarımızdan başkasını yapalım diye geri gönderilebilir miyiz?" Öz benliklerini hüsrana ittiler. İftiralarına alet ettikleri, onlardan uzaklaşıp kayboldu. 

yunus 3 إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُدَبِّرُ الأَمْرَ مَا مِن شَفِيعٍ إِلاَّ مِن بَعْدِ إِذْنِهِ ذَلِكُمُ اللّهُ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ أَفَلاَ تَذَكَّرُونَ İnne rabbe kümüllahüllezi halekas semavati vel erda fi sitteti eyyamin sümmesteva alel arşi yüdebbirul emr ma min şefiin illa mim ba'di iznih zalikümüllahü rabbüküm fa'büduh efela tezekkerun 

Şu bir gerçek ki, sizin Rabbiniz gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arş üzerine egemenik kurup iş ve oluşu çekip çeviren Allah'tır. O'nun izni olmadıkça hiçbir şefaatçı devreye giremez. İşte bu Allah'tır sizin Rabbiniz. Artık O'na kulluk/ibadet edin. Düşünüp anlamıyor musunuz? 

yunus 18
وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللّهِ مَا لاَ يَضُرُّهُمْ وَلاَ يَنفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هَـؤُلاء شُفَعَاؤُنَا عِندَ اللّهِ قُلْ أَتُنَبِّئُونَ اللّهَ بِمَا لاَ يَعْلَمُ فِي السَّمَاوَاتِ وَلاَ فِي الأَرْضِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ 
Ve ya'büdune min dunillahi ma la yedurruhüm ve la yenfeuhüm ve yekulune haülai şüfeaüna indellah kul etünebbiunellahe bima la ya'lemü fis semavati ve la fil ard sübhanehu ve teala amma yaşrikun

 Allah'ın yanında bir de kendilerine zarar veremeyen, yarar sağlayamayan şeylere kulluk ediyorlar ve şöyle diyorlar: "Bunlar bizim Allah katındaki şefaatçılarımızdır." De onlara: "Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi haber veriyorsunuz?" Şanı yücedir O'nun, ortak koştuklarından arınmıştır O.
 
isra 79 وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَّكَ عَسَى أَن يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَّحْمُودًا 
Ve minel leyli fe tehecced bihi nafiletel leke asa ey yeb'aseke rabbüke mekamem mahmuda 

Sana özgü bir davranış olarak, gecenin bir kısmında, o Kur'an'la meşgul olmak üzere uyanık ol/uykudan uyan. Böylece Rabbinin seni övgüye layık bir konuma ulaştırması umulur.

 kehf 52
وَيَوْمَ يَقُولُ نَادُوا شُرَكَائِيَ الَّذِينَ زَعَمْتُمْ فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَجِيبُوا لَهُمْ وَجَعَلْنَا بَيْنَهُم مَّوْبِقًا 
Ve yevme yekulü nadu şürakaiyellezine zeamtüm fe deavhüm fe lem yestecibu lehüm ve cealna beynehüm mevbika
 
Ve o (kıyamet) günü Allah kâfirlere şöyle buyuracak: «Ortaklarım ve şefaatçılarınız diye zannettiğiniz putlarınızı çağırın.» Müşrikler onları çağırırlar, fakat kendilerine cevap vermezler. Biz, kâfirlerle ilâhları arasına ateşten bir engel koymuşuzdur

 enbiya 28 يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ارْتَضَى وَهُم مِّنْ خَشْيَتِهِ مُشْفِقُونَ 
Ya'lemü ma beyne eydihim ve ma halfehüm ve la yeşfeune illa li menirteda ve hüm min haşyetihi müşfikun
 
O, onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Onlar, O'nun hoşnutluk verdiklerinden başkasına da şefaat etmezler. Ve onlar O'nun korkusundan titrerler. 

şuara 100
فَمَا لَنَا مِن شَافِعِينَ 
Fe ma lena min şafiiyn 

Artık ne şefaatçilerimiz var, 

101
Ne sıcak-samimi bir dostumuz." 

rum 13 وَلَمْ يَكُن لَّهُم مِّن شُرَكَائِهِمْ شُفَعَاء وَكَانُوا بِشُرَكَائِهِمْ كَافِرِينَ 
Ve lem yekül lehüm min şürakaihim şüfeaü ve kanu bi şürakaihim kafirin 

Allah'a ortak tuttukları arasından, kendileri için şefaatçılar çıkmayacaktır. Kendi yandaşlarına nankörlük etmektedir onlar. 

secde 4
اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ مَا لَكُم مِّن دُونِهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا شَفِيعٍ أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ 
Allahüllezi halekas semavati vel erda ve ma beynehüma fi sitteti eyyamin sümmesteva alel arş ma leküm min dunihi miv veliyyiv ve la şefiy' efela tetezekkerun 

Allah'tır ki gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra arş üzerinde egemenlik kurmuştur. O'nun dışındakilerden size ne bir dost vardır ne de bir şefaatçı. Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız? 

mümin 18
وَأَنذِرْهُمْ يَوْمَ الْآزِفَةِ إِذِ الْقُلُوبُ لَدَى الْحَنَاجِرِ كَاظِمِينَ مَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ حَمِيمٍ وَلَا شَفِيعٍ يُطَاعُ 
Ve enzihüm yevmel azifeti izil kulubü ledel hanaciri kazimin ma liz zalimine min hamimiv ve la şefiiy yüta' 

Onları, yaklaşan felaket günü hakkında uyar! Yürekler gırtlaklara dayanmıştır; habire yutkunurlar. Zalimlerin ne bir dostu vardır ne de sözü dinlenir bir şefaatçıları. 

müddessir 48 فَمَا تَنفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ 
Fema tenfe'uhum şefa'atuşşafi'iyne. 

Artık yarar sağlamaz onlara şefaatçilerin şefaati.

Bu ayetlerde görüldüğü gibi hesap gününde Alllahtan başkasının kesinlikle şefaat etme yetkisi yok.sadece ve sadece Allah şefaat edecek.Allahın kitabında kesinlikle çelişki olmadığına göre izin verilenlerle ilgili ayetleri nasıl anlamamız gerekir? Kaldı ki Allah peygamberlerinde diğer insanlar gibi hesap vereceğini buyurduğu halde
 7/6 Kendilerine mesaj gönderilenleri de sorguya çekeceğiz, elçileri de sorguya çekeceğiz. Peygamberin şefaatini umanlar kesinlikle büyük bir pişmanlıkla aldanacaklardır.Zira bu kişiler için peygamber şefaatçi değil şikayetçi olacaktır 

25/30 Elçi de, "Rabbim, halkım Kuran'ı terketti," der. Ayrıca ayetlerde Allahın yanısıra şefaatçi edinen müşrikler ağır bir şekilde itham ediliyor.Pe ki ya bizler Allahın izin verdikleri şefaat edebilirler diye inanırsak ne farkımız kalır onlardan.Müşrikler şefaatçi seçiminde hata ettiler putları şefaatçi kıldılar bizler ise peygamberleri ve salih kulları seçiyoruz mu diyeğiz.
Sonuç itibarıyla müşriklerin putları, salih kabul ettikleri kişilerin temsilleri değil mi?
 ŞİMDİ İZİNLE İLGİLİ AYETLERE BAKALIM.
 Günümüzdeki meal yazarlarının büyük çoğunluğu sünni dinine sahip oldukları için, şefaatle ilgili ayetleri bu inanca göre göre aynen yahudiler gibi çarpıtmışlardır.Malum sünni dininde peygamberlerin, alimlerin,şehitlerin şefaat etme yetkisi vardır.Bu inancın kaynağı da tabi ki hadislerdir.
 34/23 O'nun katında şefaat yarar sağlamaz; ancak izin verdiği hariç. Nihayet, yüreklerindeki korkuları giderilince, "Rabbiniz ne dedi?" derler. "Gerçeği söyledi" derler. O En Yücedir, En Büyüktür.
 Şimdide aslına sadık olarak ayeti yazalım 
34/23 Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasına şefaat fayda vermez. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür. 
Aradaki korkunç farkı anlayabildiniz mi ? Bakınız bir kaç harf değişikliği ve anlam tamamen şirk dinine göre uyarlanabiliyor. İlkinde Allah ın bazı kişilere şefaat yetkisi vereceği anlaşılırken, diğerinde, Allahın izin verdileri kişilerin Allahın şefaatinden yaralanabilecekleri gayet net anlaşılıyor. 

19/87 Rahman'ın yanında söz almış olanlardan başkası şefaat (aracılık) edemez Doğrusu Meryem 87 O gün Rahman (olan Allah)'ın nezdinde söz ve izin alandan başkaları şefaata sahip olmayacaktır 
20/109 O gün, Rahman'ın izin verdiği ve sözünü uygun gördüğü kimseden başkasının şefaatı (aracılığı) yarar vermez. 
Doğrusu Taha 109 O gün, Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığından başkasına şefaat fayda vermez. 

43/86 Onların O'nun dışında çağırdıkları şefaat edemezler. Ancak bilerek gerçeğe tanıklık edenler hariç Zuhruf 86 Allah'tan başkasına yalvaranlar, şefaate sahip olamazlar.(la yemliku)Ancak bilerek hakka şahitlik edenler müstesna Şefaat etmek, ile şafaate sahip olmak tamamen farklı şeyler Konunun başında belirtiğimi gibi,Allahu Teala hesap gününde, hesaptan sonra bağışlanmayı hak edenler için şefaat (af) izni çıkartacak. İşte bu şefaaat izniniden istifade edecekler, dünya hayatında iken Allahtan başkasına yalvarmayanlar,Allahın kitabına şahitlik edenler (zuhruf 86) Allahı razı edecek sözlerdeve amellerde bulunanlar (taha 109) Allah tealanın şefaat iznine layık olup günahları bağışlanarak cehenneme girmekten kurtulacaklar.
 
Bakara 255- Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O daima diridir (hayydır), bütün varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir. O'nu ne gaflet basar, ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. O'nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Onların her ikisini de görüp gözetmek O'na bir ağırlık vermez. O çok yücedir, çok büyüktür. Bu ayetteki izin meseleside maalesef çarpıtılarak '' bakın Allahın izni olmadan kimse şefaat edemez'' geçiyor, demekki Allahın izin verdikleri kimseler şefaat edecekler diye insanları saptırıyorlar. Peki ya bir önceki ayeti nereye koyacağız 

254- Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir. bakara 255 teki izin ne anlama gelir Allah’ın izniyle’ tabiriyle Allah’ın otoritesinin sınırsızlığı ve bütün inisiyatifin Allah’ın elinde olduğu vurgulanmak suretiyle konuya farklı bir uslubla, anlatım tekniğiyle açıklık getirilmektedir Bu ifade şekli Kuran’ın anlatım tekniklerinden biridir. Bu konuda şu ayet de örnek verilebilir: Bundan böyle sana Kur'ân'ı okutacağız da unutmayacaksın. Yalnız ALLAH'IN DİLEDİĞİ BAŞKADIR. Çünkü o açığı da bilir, gizliyi de. (A’la suresi 6-7. ayetler) 

Görüldüğü gibi ‘Allah’ın dilediği başka’ ifadesiyle yine Allah’ın mutlak inisiyatif sahibi olduğu vurgulanmaktadır. Yani bir kul unutmamaya ne kadar gayret etse de Allah dilerse unutabilir. Kainatta olup biten her şey Allah’ın onayını aldıktan sonra cereyan etmektedir. ‘Hiçbir yaprak O’nun izni olmaksızın düşmez’ ayetini hatırlayalım. Demek ki bu ‘Allah’ın diledikleri hariç’ kalıbı Peygamberimizin bazı ayetleri unuttuğu anlamına gelmemektedir. Allah dilerse unutabilirdi. ‘Allah unutmasını dilemiştir’ şeklinde bir beyan mevcut değildir. Tıpkı bunun gibi ‘Allah’ın izni olmadan kimse şefaat edemez.’ cümlesinden Allah’ın birilerine şefaat için izin vereceği anlamına gelmez. Yani kısaca Allah bu ayette müşriklere meydan okuyarak şu mesajı vermektdir Siz ey müşrikler; birilerinin Allah katında şefaatçi olacağına inanıyorsunuz.Peki benim iznim olmadan bunlar nasıl şefaat edecek 

MELEKLERİN ŞEFAATİ 
21/28
O onların geçmişini ve geleceğini bilir. Onlar O'nun hoşnut olduğu kullarından başkası için şefaat etmezler. Onlar bile O'nun karşısında saygıyla titrerler. 
53/26 Göklerdeki meleklerin bile şefaati bir yarar sağlamaz. Ancak ALLAH'ın dilediği kimse için izin vermesinden ve O'nun rızasına uygun olduktan sonra... Peki bu ayetleri nasıl anlamamız gerekir ? Dikkat edilirse ayette hesap gününe dair hiç bir vurgu yoktur.Allahtan başkasının şefaatinin olmadığını bildiren ayetler de ise sürekli hesap gününe vurgu vardır.Bu vurgu çok önemli bir ayrışımdır. O takdirde meleklerin şefaatinin dünya hayatında olduğunu kuranın bütünlüğünde anlayabiliriz.Evet meleklerin şefaati dünya hayatında vardır. İlgili ayetler 8/9 Sizi kurtarması için Rabbinize yalvarıyordunuz, ve O da, "Ben sizi birbiri ardınca bin melekle destekleyeceğim," diye size karşılık vermişti. 8/10 ALLAH bunu, ancak bir müjde olsun ve kalplerinizi yatıştırsın diye yaptı. Zafer yalnız ALLAH'tandır. ALLAH Üstündür, Bilgedir. 8/11 Kendisinden bir güvenlik olarak sizi bir uyuklama bürüyüp yatıştırıyordu. (Susuzluğun oluşturduğu bunalımdan) sizi temizlemek, şeytanın pisliğini (umutsuzluğu) sizden savmak, kalbinizi ikna etmek ve ayaklarınızı pekiştirmek için üzerinize gökten su indiriyordu. 8/12 Rabbin meleklere, "Sizinle beraberim, inananları destekleyin. İnkarcıların yüreğine korku salacağım. Vurun boyunlara, vurun onların her parmağına," diye vahyediyordu. 9/25 ALLAH bir çok durumda size yardım etti. Huneyn günü sayısal çokluğunuz sizi böbürlendirmişti. Fakat sayınızın size hiç bir yararı da olmamıştı. Nitekim, tüm genişliğine rağmen yeryüzü size dar gelmiş ve sonunda dönüp kaçmıştınız. 9/26 Sonra ALLAH, elçisi ve inananların üzerine tarafından güven ve rahatlık indirdi, ek olarak, görmediğiniz ordular indirdi ve böylece kafirleri cezalandırdı. Kafirlerin cezası işte budur. Zaten şefaat kavramı yardım anlamını da içinde barındırmaktadır.Dolayısıyla dünya hayatında Allah ın razı olduğu kimseler için, Allah ın izni ile meleklerin şefaati (yardımı) vardır 
Dolayısıyla Allah; ŞERİKİ YEVMİDDİN değil MALİKİ YEVMİDDİN dir
 
 

Simli Resim
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol