Tıkla Sende Sitene Ekle


   
  HALİS DİN ALLAH'INDIR
  Kur'an meali okuyunuz
 
Bismillahirrahmanirrahim 


   Yalnızca bir meal değil, Ehil olan kişilerin yaptığı tercümelere de bakınız. Zira bu tercümeleri yapanların hepsi insandır. Hiçbiri de biz insan değiliz demiyorlar. Bu bakımdan mutlaka kavrayamadıkları âyetler, yanlış anlamlandırdıkları âyetler de olacaktır. Nitekim bir Arab dahi anadili Arabça olmasına rağmen ne Kur’an’ı ne de Arabça yazılı herhangi bir kitabı gereği gibi anlamıyor olabilir. Türkçeyi ele alalım ve bakalım. Dili Türkçe olan bir kitabı her ana dili Türkçe olan aynı düzeyde anlayabiliyor mu? Bir okuma ile, birkaç defa okuma arasında farklar bulunmuyor mu? Okuyanın okuduğu şeyin mahiyeti ile ilgili eski bilgilerinin azlığı veya çokluğu, doğruluğu veya eğriliği okuduğu kitabın anlaşılıp anlaşılmamasında rol oynamıyor mu? Tıpkı Kur’an için de durum böyledir. Ana dili Arabça olan birinden, ana dili Türkçe olan biri Kur’an’ı daha iyi anlayabilir de. Bu mümkündür. Bakış açısı, değerlendirme mes’elesidir bu. Ben de Türkçesinden öğrendim Kur’an’ı. Ve Allah’a şükür iyi düzeyde denebilecek kadar da anlıyorum. Son nefesime kadar da bu anlama düzeyinin yükseleceğine inanıyorum. Zira her okuyuşumda daha bir iyi anlıyor ve daha önce anlıyamadığım şeyleri anlar görüyorum kendimi. Okudukça, içine sindirdikçe, gereği gibi ve takıntısız, peşin yaklaşımsız bakıldığında ufuklar gibi önünüzde erişilmez bir ufuk görünüyor sanki. Inanınız okudukça daha iyi anlıyorum. Siz de yapabilirsiniz. Ne var ki çok okuyunuz ve iyi düşününüz. Anladım deyip geçmeyiniz. Şu veya bu kişinin yaptığı mealleri okuyunuz. Mümkünse elinizde en azından birkaç meal bulunsun. Bunları okurken, birine tam güven beslemeyin.
   Bu tercümeleri yapanların dürüst olmadığı kanaatını besleyin anlamına gelen bir söz değildir. Onlar da insandırlar ve eksikleri vardır, hem de takıntıları sabık bilgilerine bağımlılıkları olabilir. Bu sebeble siz yazanları, tercüme edenleri değil, okuduğunuzu düşünün. Size ters gelenleri bize yazın, tekrar tekrar okuyunuz. Üzerinde düşününüz, yanınızdaki insanlarla okuyunuz, tartışınız, tartışırken rahat olunuz. Ayetler üzerinde düşünürken kısıtlı olmayınız, ki böyle olmamak onu anlamak için gereklidir ve sevaptır da. Bizimle yazışınız, yazınız bize muhtelif konuları, bilebildiğimiz kadarı ile size cevaplamaya çalışalım. Mümkündür biz de insanız bizim yazacaklarımız da yanlış olabilir, bize vahiy gelmiyor. Ama insanlar düşünecek ve düşünenlerle görüşecektir, başka ne yapabilirlerki ! Bir meâlin filan veya falan kitabevi, Diyanet veya başkası tarafından yapılıp yapılmadığına bakmayınız. Bunlar sizi aldatabilir, yanıltabilir. Bir kavme olan buğzunuz(veya hubbunuz) size haddi aşırtmamalıdır. 

   Gücünüzün yettiğince değişik meallere bakınız. Elinizin altında en az üç-beş meal bulundurunuz. Güven mes’elesine gelince okudukça doğru gördüklerinize güveneceksiniz, güven böyle teşekkül edecektir. Başlangıçta güvenmenin bir yararı yoktur. Ne lehte, ne de aleyhte peşin bir kanaatla başlamayın okumaya, okuduğunuz ne olursa olsun. Kur’an yani meâlini okurken güveneceğiniz meâlin yazarı değil, Allah olacaktır. Anlamıyabilirsiniz, ya da tercümeyi yapan gereken anlamını verememiş olabilir bunlar sizi ürkütmesin, korkutmasın ve Kur’an’dan uzaklaştırmasın. Her işin rizikosu vardır, tehlikesi bulunur. Bunlara bakarak o iş terkedilse idi, yeryüzünde insanların bildiği, anladığı hiçbir meslek, sanat kalmazdı, öyle değil mi? Nice pilot, hostes, yolcu bir uçağın düşmesi ile, nice teknisyen veya ondan yararlanan insan çarpılıyor ve ölüyoruz diye elektrikten vaz geçse idi, yeryüzü elektriği unuturdu. Meal okurken, yazarken yanlış yapacağız korkusu insanları bu işten uzaklaştırsa idi, insanların elinde bir tek bile meal kalmazdı.

   Her kavim Arabça öğrenmek zorunda bulunsa idi, Allah Kur’an’da buna da değinirdi. Hiç de gerek görmemiştir. “Arablara, Arabça bir Kur’an ha!.” diye hayretlerini gizleyemeyen Mekkelilerin, yine “Arablara başka dil ile Kur’an ha!.” demeleri de insana çok şeyler düşündürüyor. “Ana dili Türkçe olanlara Arabça bir Kur’an ha!” diyoruz biz de siyak ve sibakı ile mes’eleye baktığımızda. Içinde yaşadığımız toplum da ana dili Türkçe olduğu halde asırlardır Arabça bir Kur’an ile karşı karşıya bulunmuşluğunun, onu anlamaktan uzak kalması bitirici sonucu ile karşı karşıya kalmışlığının sıkıntısını çekmiyor mu? Şayet asırlardır ana dili ile yazılmışını, yani mealini okusa idi bu toplumun insanları Kur’an’ı daha iyi anlar ve hayat tarzına dönüştürürlerdi. Milyonlarca defa Arabçasını okumuş, hatmetmişlerdir ama bir kelimesini bile anlamadan.. Anlaşılmayan şeyin düşünce tarzı ve yaşam biçimine dönüşmesi mümkün müdür? Bu sebeble de mümkün olmamıştır. Amacımız okuyucumuza yardımcı olmaktır. Sizden yeni  sorular bekliyoruz
 
 

Simli Resim
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol